AMAZON 7

ÜST KATA BİR MARSLI TAŞINDI. YAŞASIN!


Uzun boylu, kısacık saçlı, güzel elli, seyrek kirpikli bi’ Marslı taşındı bi’ kaç gün önce üst katıma. Benim evde bir bayram havası. Kapıda karşılaştık. Benim, eski yangının közlerini soğuttuğum, yedek anahtarlarını uzun bir süre bile isteye önceki yazıdaki o mızıkçı Marslı’da unuttuğum kapıda… Bu ‘komşu Marslı’ yukarıya çıkarken lacivert gözleri, üstü kapalı sözleri, aklına hücum edip aniden dengesini bozan bütün o soruların izleri kaldı kapıda. Ben o soruları tez vakitte tek tek cevaplarım; hatta bazı cevaplarım asansöre bindi bile onun peşi sıra. Ben daha kapıyı kilitlemeye çalışırken o geri indi bile. Bakıştık. Güzel bakıyor. Şimdiye kadar hiçbir Venüslüye yalan söylememiş, hiçbir Venüslüyü aldatmamış, ona aşık kendi Venüslüsü varken başka hiçbir Venüslüye yan bakmamış gibi bakıyor. Bu bakışı öğrenmiş ve üstünde çok çalışmış olmalı. “Apartmana hoş geldin” dedim. Bi’ şirini kaynar kazana koymadan önce başını okşayan Gargamel gibi, Hansel ve Gratel’i pişirip yemeden önce onları badem ile fıstık ile besleyen cadı gibi çıktı sandım sesim ama o bi’ şey anlamadı. Bütün Marslılar gibi gevredi kapıda, tel tel oldu. Gökte ararken eğlence beni yerde buldu. O gün eve dönünce evde bayram temizliği yaptım. Eski Marslıyla filmlerden, reklamlardan konuşup yemekler yediğimiz masayı bi’ güzel sildim, o özel yemeklerden hiç iz kalmadı, birbirimin içine düştüğümüz ve düşerken de yeri göğü devirdiğimiz köşelerinden bütün izleri kazıdım, onu beklediğim pencerelerden içinden ok geçen bütün kalpleri çıkardım, yastıklardan, evdeki bütün aynalardan yüzünü kaldırdım, evin her odasının, mutfağının, banyosunun bizi öyle sere serpe seyreden tavanlarından her halimizi topladım attım. Kimseler hiçbir iz bulamaz eski Marslı’dan. Hele aklı bi’ karış havadaki bu yeni Marslı asla göremez. Onu ne zaman, neresinden, nasıl vuracağımı, kalbinin saatini nasıl kendime kuracağımı bu ‘komşu Marslı’ asla bilemez. Yaşadığı yeri bensiz hiç sevmeyecek, ben yoksam niye yarım kaldığını hiç unutmayacak, uykumu neyin kaçırdığını, yatağın hangi tarafında daha rahat uyuduğumu, filmin neresinde aklımın aslında nerede olduğunu bilecek Marslıyı buldum diye değil keyfimin yerinde olması; maksat eğlence olsun. Şimdi elmalı bi’ tart pişirmeli, içine en hasından biraz ateş düşürmeli. Marslıların kalbine giden yol nereden geçiyor, öğreneli çok oldu. Elmalı tartlar, elmalı soslar, elmalı kurabiyeler, yeşil elmalı şevketi bostan kebapları o kalplere giden yolda atıştırmalık sadece, yoksa yol başka yerden geçiyor. Aklımdan neler neler geçiyor, hepsinin bi’ sırası var; kazları ürkütmemek lazım. Bu ‘komşu Marslı’ da kendisine bi’ sorsun da cevabını ararken en olmadık yerlerde kaybolsun bakalım; Havva’nın Adem’e yedirdiği elma mı yoksa ayva mıydı acaba?

Yorumlar

Popüler Yayınlar