BEYRUT
GEL AL BENİ BEYRUT
Beyrut’ta iki kız kardeş yaşıyor. Tanısanız ikisini de çok seversiniz
ama neden o halde olduklarına bir anlam veremezsiniz büyük olasılıkla.
Kardeşlerden birinin adı Doğu, diğeri Batı. İkisinin karakteri birbirinden çok
farklı; yaşam biçimleri de… İkisi de zor günler geçirdi, hırpalandı, tarih
onların biyografisine hüzünlü şeyler yazdı.
Bu iki kız
kardeşe ailesi farklı davrandı; birini biraz daha çok sevdi, korudu, süsledi,
ışıl ışıl yollarla güzel güzel evlerle yeşilin mavinin en güzel tonlarıyla
giydirdi, akladı pakladı ama diğerine çok gördü güzelliği ve iyiliği. Doğu
Beyrut, savaşın küllerini çabucak silkeledi üstünden ama Batı Beyrut o küllerle
yaşamayı öğrendi. Batı Beyrut’un çocukları o yıkıntıların arasındaki kırık
dökük lunaparklarda kendilerini büyütürken, Doğu Beyrut güzelliği, cazibesi ve zenginliği
ile çok uzaktan bakanları bile aşık etti kendine.
Doğu Beyrut’un gündüzleri İzmir’in
Kordon’una benzeyen Korniş’te deniz kenarı yürüyüşleriyle, Al Hamra’da o mağaza
senin bu mağaza benim alışveriş çılgınlığıyla geçer. Geceleri ise geçmek
bilmez, uzundur, sabahı bitmeyen bir enerji ve eğlenceyle karşılayıp
gözlerinden öper Batı Beyrut’un geceleri. Zannedersiniz ki bu şehir daha az
önce bomba sesleriyle uyanmamış, iç ve dış savaşın ateşiyle yanmamış. Zannedersiniz
ki binalara yasak olan dış cephe boyası, insanlarının iç cephesini her gece en
güzel renklere boyar burada. Burada kendinizi bir Arap şehrinde değil,
palmiyeleri, modern gençleri, etkileyici bir mimari ile göz alıcı biçimde
yükselen rezidansları ve deniz havasıyla bir Akdeniz kentinde hissedersiniz. Şehrin
yerel birası Almaza, şehrin yerel havasıyla karışık sarhoş eder sizi. Fark
etmeden sarhoş olur, fark etmeden kaybolursunuz bu bir gecesi bin bir geceye
bedel şehirde. Oteller genelde Down Town’da ve Solitaire diye bilinen şehir
merkezinde. Solitaire, Paris’i bile kıskandıracak kadar güzel. Bu bölge şık kafeleri,
restoranları, gece kulüpleri, ünlü Fransız ve İtalyan mağazalarıyla meşhur. Batı
Beyrut’ta, Şatilla’da sokaklar dar, evler kavgacı çocukların yüzleri gibi
yaralı bereli, müzikler hüzünlü, sofralar yoksul; insanların kalpleri temizse
de üstleri başları kir içinde. Doğu Beyrut’ta ise geniş sokaklar, kentin doğal
yapısına uygun olarak sarı taştan inşa edilmiş zarif ve göz alıcı apartmanlar,
neşeli şarkılar, dünya mutfağından bin bir çeşit tat var; insanların yüzleri
mutlu, hepsi en moda kıyafetler içinde. Lübnan, dünyada
tüketicisine 'estetik ve güzellik' kredisi veren tek ülke belki de.
Eğlencesi, ışıltısı, tarihi güzellikleri,
denizi, şık mekanları, enfes yemekleri, her yerden vızır vızır çıkan son model
otomobilleriyle İstanbul’u hiç aratmayan Beyrut, özellikle akşam saatlerinde
hiç akmayan trafiği ile belki İstanbul’u özletebilir. Şehirde toplu taşıma diye
bir şey ve hatta otobüs bile neredeyse yok. Tek ulaşım aracı taksiler ve hepsi
de en sıkı pazarlığa açık.
Gündüzleri Achrafieh’in muhteşem mimarisi ve
küçük Fransız kafelerinin şahane lezzetleriyle hem ruhunuzu hem karnınızı
doyurup bol köpüklü ‘vasat’ kahvenin tadını çıkarak, Korniş’te deniz fenerinin
yakınında bir kafede en hakikisinden bir nargile tüttürüp manzaranın keyfine
vararak, meşhur Güvercin Kayaları’nı ve denizin tam ortasından batan güneşi seyre
dalarak berrak bir su gibi geçirebilir, geceleri de soluğu eğlencenin deli bir su
gibi aktığı Gemmayzeh'de kendinizi dansın
kollarına bırakabilirsiniz. Al Hamra’dan taksiyle Gemmayzeh sadece beş dakika
mesafede. Haftalar öncesinden randevu almadıysanız Sky Bar'da, Music Hall'de,
Buddha Bar'da yer bulamazsınız; o zaman siz de Gemmayzeh'de sağlı sollu
barların ve kulüplerin arasından yürüyüp St. Nicholas Merdivenleri’ne gidin ve
geceye orada, içinde ağaç olan o barda başlayın. Nasılsa daha sabaha çok var.
Harissa’dan Beyrut’u seyre daldım
Junie'den Harrisa tepesine çıkan teleferik
de Beyrut’un bir başka ilginç tadı. Tepedeki Meryem Ana Heykeli kollarını
açmış şehri kucaklarken, onun gözünden Beyrut’u seyretmek de tadı daima zihinde
kalacak bir başka keyif.
Dünyanın yeni yedi harikasından biri Jeita
Jeita yer altı mağaraları, dünyanın yeni
yedi harikasından biri olmaya aday. Mağarada yüzyıllarca süren erozyonların
oluşturduğu ve ışıklandırılmış gizemli koridorları sandallarla gezerken heyecanlanmamak
mümkün değil. İlk kez 1836 yılında keşfedilen mağarada 9000 metre derinliğe
kadar gidilmiş olması olağanüstü kabul ediliyor.
Byblos’un saçları deniz
Byblos, dünyanın
ilk yerleşim yerlerinden biri, bir liman kasabası. UNESCO tarafından koruma
altına alınan Byblos'un tarihi 7 bin yıl öncesine dayanıyor. Efsaneye göre Mısır
tanrısı Osiris’in kapatıldığı sandık, Byblos’a kadar sürüklenmiş ve burada
karaya vurmuş. Beyrut'a 40 km uzaklıktaki Byblos,
ismini geçmişte Mısırlılarla yapılan ticaret esnasında kullanılan bir ağaçtan
almış. Yazlık evleri, tarihi çarşısı, tek katlı taş kafeleri ve pırıl pırıl
denizi ile sizi kendine ilk görüşte hayran bırakacak olan Byblos’taki Pepe’nin tazecik
barbununun, çeşit çeşit mezelerinin tadı da başka yerde bulunmaz.
Yorumlar