AMAZON 8

KOMŞU MARSLI EV YERLEŞTİRİYOR



Üst kattan sesler geliyor. Ben bu sesleri hayra yorarken, onun çok yorulduğu belli. Nelerini nerelere koyuyor bilinmez ama henüz görmediğim o evde beni nereye koyacağını gözlerim kapalı biliyorum. Tabak tencere nerde duruyor önemli değil, yatak pencere nerde, önemli olan bu. Çünkü komşu Marslı’nın evinde her yol muhtemelen oraya çıkıyor; her bekar Marslı’nın evinde olduğu gibi yani. Henüz sadece eşyaların sesi geliyor, kendisi gelmiyor, kendisinden ses yok. Var gücü ile masayı dolabı itip çektiği belli. Benim gibi ince belli bi’ Venüslü’nün yaslı kalbi değil ama kaslı aklı komşu Marslı’nın her derdine deva olabilir aslında her şeyi yerli yerine koymaya çalışırken. Ama olmaz; bana yaklaştıkça dertsiz başına dert alsın istediğim ve döne döne devayı bende ararken kör kuyularda merdivensiz kalsın istediğim Marslı’nın bi’ süre başımın üstünde yalnız kalması en makbulüdür. Komşum; heyecanlara, masajlara, manisi içinde ama manası belli belirsiz mesajlara açken, ben evimde hepsine tokum nasılsa; o aç uyur ben tok uyurum bi’ süre daha. Komşuların, “şu yeni taşınan Marslı’yı gördün mü, ay ne çok yakışırsınız birbirinize” teşviklerine uymam, beklerim. Kedinin fareyi beklediği gibi beklerim. Fredy’nin avını kör eden hareyi beklediği gibi beklerim. Bi’ yandan da yedirip yedirip onu azdıracağım, tadı kaçmış ömrüne tadından yenmez bi’ efsunla tarih yazdıracağım tariflerime tarif eklerim. O, tehlikeyi sezdiğinde kendine kaçmak için, evine çıkan merdivenleri değil başka bir hayata çıkan güvenli yolları açmak fenerler ararken, ben fener balığının zencefilli tadıyla onun bütün yollarını kendime bağlarım. Bazen numaradan ağlarım “Tanrı seni benim hamurumla karmış, meğer evrende bana ayarlı bir Marslı da varmış” diye diye. Venüslüler eğer dozunda kullanabilirlerse gözyaşları çok etkili bir zehirdir; öldürmez, süründürür adamı. Tanıdığım ne Marslılar var, yastıklarına sürdüğümüz gözyaşları kurudu diye gizli gizli ağlayıp duran. Üst katı dinliyorum gözlerim kapalı. Buğday teninde el yordamıyla keşfe çıkıp, kim bilir ne başak tarlaları keşfedeceğimi, onunsa şimdi evinde bunlardan habersiz terli terli kendisini işe verdiğini düşündükçe keyifleniyorum. Bal damlayan ağzımla hikayeler anlatıp onu balkabağına çevireceğimden, en sevdiği Marslı yanlarını nar gibi kızarana kadar kızgın tende evirip çevireceğimden haberi yok. Asla altta kalmayan yanlarıma kokular sürünüp zihninde kendime benzeyen çiçekler açtıracağımdan, en güvendiği Marslı yanlarını karda kışta yalancı baharlarla kandıracağımdan haberi yok. Olsa ne çıkar; keçinin canı dayak isteyince çobanın değneğine sürtünürmüş, kendisi geldi üst katıma. Kendisi baktı bana kapımın önünde gözündeki lacivertle. Seyrek kirpiklerini kendisi sürdü aklıma. Taşındığı gün kapıda karşılaştığımızda gözlerindeki laciverdi Marslı kurnazlığı ile sırf oyun olsun diye üstüme sıçratınca benden günah gitti. Mubahtır artık benim ona yapacaklarım. Eski Marslılardan kalan alacaklarım bu yeni Marslıdan tahsil edilecek belli oldu. Bunun da bin bir türlü yöntemi var tabi. Bin bir gece masallarını bir Venüslüye yazdıranın da bir Marslı olması tesadüf değil, bu komşu Marslı’nın benim üst katıma taşınması da tesadüf değil; kaderini tek başına değil, diğer bütün Marslılarla beraber yazdı. Ben de alacaklarımı sırf kendi hesabıma değil, bütün Venüslüler’in hesabına tahsil edeceğim. Gün ola harman ola, yıllandırılmış çözümlerimle harmanladığım planlarım sayesinde bakalım yarından itibaren kendisinden nasıl bir hasat alacağım.

Yorumlar

Popüler Yayınlar