KİTABÎ 15
SENİ, AZALDIĞIN YERDEN ÖPEN OLDU MU
“BÖLÜNMELER / Kusura vardım / benimdir dedim
bu eski söz / kime açıldıysa kapılar / kapananı benim dedim / beni bir
avuntudan oldurmuşlar / de ki bir sıkıntının içini oymuşlar / ben böyle sezdim
dilin de sabrı var / akşamdan hızla geçen sesin de
Sonra bir yalnızlığı denemek oluyor
her şey / üç beş sandalye yetiyor hüznü ağırlamaya / akşamları getirdiğim
yorgunluk beni anlatmıyor / durmadan okşuyorum tüylerini gecenin / çiçekler
büyük bir yokluğa bakıyor / gitsem gitsem bir solgunluğa gidiyorum / yüzümde
kelebekler ölüyor”
Bir şair, insana neler yapabilir ve hatta onca şeyi onca
uzaklıkta, onca tanışmamazlıkta, onca birbirini duymamazlıkta nasıl yapabilir;
kim bilebilir! Bir şair seni azaldığın yerden öpebilir. Sen bir gece öyle elsiz
ayaksız, dilsiz dudaksız, en devrik cümlelerin orta yerinde evsiz uyaksız
oturuyorken, bir şair seni o azaldığın yerlerinden öpebilir. Sana senin sesinle
konuşabilir bir şair ve seni gecenin panayır sesli ormana götürüp bir peygamber
böceğini bile taşıyamayacak olan bir dalın üstünde gündoğumuna dek
ağırlayabilir. İşte tam o sırada sana, hayatın onca zamandır sandığın şeyden
başka bir düş olduğunu; gerçek denilen şeyin, varla yok arasında belli belirsiz
bir iş olduğunu; kabuk ne kadar büyük olursa olsun her zaman, herkes için, her
şekilde bir başka dış olduğunu sana öğretebilir. Her şair yapamaz bunu elbette.
Her şair insanın kendi sırrını çözdüğü o dutluğun yolunu bilmez bile hatta. Her
şair zaten böyle bir şeyin niyetine bile girmez. Gonca Özmen, seni azaldığın
yerden öpebilir. Ellerini açarsın, avuçların yukarıya doğrudur, Gonca Özmen seni
senin avuçlarının içinde o çizgiler boyunca aklını ve dengeni keşfe
çıkarabilir. Şaşırırsın onun şiirinde. Gonca Özmen, sözcükleri tam mevsiminde
dallarından tek tek toplayıp cümlelere doldurabilir ve onları tonlarca
ağırlıktaki o cümlelerle vicdanın henüz ayak basılmamış yerlerine taşıyıp bütün
o sözcükleri o körpe bamyalar gibi incecik bir tele dizebilir.
TAŞLIK / Biraz
önceydi / serinlik verdim taşlığa / ev içleri kadardım / tozdum bir masada /
nedense bu dünyaya iyi gelirdim / güzdü / gölgesiz bir suydum / pencereleri
açsam üşür müydünüz / biraz daha aralasam sözcükleri
Bir yerlere terin
bulaştı / lekesi kalır bilirim / bilirim lekesi kalır ağlamanın / bir sözdün /
parmağımdan düştün / ben, o kağıttaki makas iziyim hala
Sevgilisi kirli bir dua gibi üzerine yağdığında bile toprağa
onunla karışıp yeniden ve başka bir hayata filizlenmeyi göze alabilecek kadar şaşırtıcı
bir şair Gonca Özmen.
Şapkası düşmüş bir sözcükten incinecek kadar dikkatli ve özenli
bir şair.
Gecenin iyiliğine usulca yaklaşıp içi çekirdekli bir rüya
isteyecek kadar pervasız bir şair.
Gonca Özmen; sadece kuşların bildiği bir ağaç olmayı düşleyecek
kadar çok, o kadar hafif, o kadar okyanus, o kadar fırtına, o kadar yangın bir
şair. Onun şiiri ile tanıştığında sen de kendini biraz tuhaf hissedeceksin;
normal. Onun şiirini okudukça, aslında işaret ettiği o başka evrenin senin için
biçilmiş kaftan olduğunu ve o kaftanın sende pek şahane durduğunu göreceksin. Şiirlerinde,
sökülmeyi ve yeniden başka bir şey olarak örülmeyi bekleyen meselelerin ucu
sarkar; okumaya başladığında da gerisi zaten çorap söküğü gibi gelir. Bir
bakarsın Gonca Özmen seni sözcüklerden yapılma bir arabanın ön koltuğuna
oturtmuş, görmediğin heceleri gezdiriyor, başının üstünde büyü gibi türlü çeşit
metaforlar estiriyor.
Bir bakarsın ‘Belki Sessiz’ bitmiş, elinde bu sefer
‘Kuytumda’nın izi duruyor.
Sen olana giderim
yine / toplayıp sesimi akşamdan
Yorumlar